14 Temmuz 2013 Pazar

Zinet Mahal

İngilizler tarafından 1857 yılında devleti yıkılan Son Babür Moğol İmparatoru II. Bahadır Şah'ın eşi Zinet Mahal'in imparatorluk yıllarındaki portresi ve imparatorluk sonrası...


Babür Moğol İmparatorluğu

Babür Moğol İmparatorluğu
Minyatür Resim Sanatı

Feyzî-i Hindî

Ger siyehi çünin büved çeşm-i tü ber helâk-i mâ 
Ez pes-i merg-i âşikân ser meh konend hâkemâ

Çev.: Senin helakimize sebeb olan siyah gözlerinin yarattığı karanlık böyle devam edecek olursa, aşıklar ölümümüzden sonra mezarımızın toprağını, sürme diye gözlerine çekerler.

Feyzî-i Hindî


Mesnevî

بند بگسل باش آزاد اي پسر
Bend bügsil bâş âzâd ey püser
چند باشي بند سيم و بند زر
Çend bâşî bend-i sîm ü bend-i zer
گر بريزي بحررا در كوزۀ
Ger birîzî bahr râ der kûzeî
چند گنجد قسمت يك روزۀ
Çend günced kısmet-i yek rûzeî

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Denizi bir kaseye dökecek olsan, ne kadar sığar? Ancak bir günlük rızk miktarı.
Ey kastı -yahut faydası- hoş olan ve bütün illetlerimizin hekimi bulunan aşk; şad ol.


13 Temmuz 2013 Cumartesi

Mesnevî

هر كه جز ماهي ز آبش سير شد
Herki cüz mâhî zi âbeş sîr şüd
هر كه بي روزيست روزش دير شد
Herki bîrûzîst rûzeş dîr şüd
در نيابد حال پخته هيچ خام
Der neyâbed hâl-i puhte hîç hâm
پس سخن كوتاه بايد والسلام
Pes sühân kûtâh bâyed vesselâm

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Balıktan başkası onun suyuna kandı. Nasipsiz olanın da rızkı gecikti.
Ham ruhlardan olanlar, pişmiş ve yetişkin insanların halinden anlamazlar. O halde sözü kısa kesmek gerektir vesselam.


Mesnevî

در غم ما روزها بيكاه شد
Der gam-i mâ rûzhâ bîgâh şüd
روزها باسوزها همراه شد
Rûzhâ bâ sûzhâ hemrâh şüd
روزها گر رفت او گو رو باك نيست
Rûzhâ ger reft gû rev bâk nîst
تو بمان اي آنكه چون تو پاك نيست
Tû biman ey anki çün tü pâk nîst

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikti. O günler, mahrumiyetten ve ayrılıktan hasıl olan ateşlerle arkadaş oldu - yani, ateşlerle, yanmalarla geçti.
Günler geçip gittiyse varsın, geçsin. Ey pak ve mübarek olan insan-ı kamil; hemen sen var ol.


Mesnevî

ني حديث راه پر خون ميكند
Ney hadîs-i râh-i pür hûn mîkuned
قصه هاي عشق مجنون ميكند
Kıssahây-ı 'ışk-ı mecnûn mîkuned
محرم اين هوش جز بيهوش نيست
Mahrem-i în hûş cüz bîhûş nist
مر زبانرا مشتري جز گوش نيست
Mer zebânrâ müşterî cüz gûş nîst

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Ney kanlı bir yoldan bahseder, Mecnunâne aşkları hikaye eyler.
Dile kulaktan başka müşteri olmadığı gibi, maneviyatı idrak etmeye de bîhûş olandan başka mahrem yokdur.


Mesnevî

ني حريف هر كه از ياري بريد
Ney harîf-i herki ez yârî bürîd
پرده هايش پرده هاي ما دريد
Perdehâyeş perdehây-i mâ dirîd
همچو ني زهري و ترياقي كه ديد
Hem çü ney zehrî vü tiryâkî ki dîd
همچو ني دمساز و مشتاقي كه ديد
Hem çü ney demsâz ü müştâkî ki dîd

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Ney, yârinden ayrılmış olanın arkadaşıdır. Onun makam perdeleri, bizim nurani ve zulmani perdelerimizi - yani, vuslata mani olan perdelerimizi - yırtmıştır.
Ney gibi hem zehir, hem panzehir; hem demsaz, hem müştak bir şeyi kim görmüştür.


Mesnevî

آتش است اين بانگ ناي و نيست باد
Âteşest în bâng-i nây ü nîst bâd
هر كه اين آتش ندارد نيست باد
Her ki în âteş nedâred nîst bâd
آتش عشقست كاند ني فتاد
Âteş-i 'ışkest ke'nder ney fütâd
جوشش عشقست كاندر مي فتاد
Cûşiş-i 'ışkest ke'nder mey fütâd

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Şu ney'in sesi ateştir; hava değildir. Her kimde bu ateş yoksa, o kimse yok olsun
Neydeki ateş ile meydeki kabarış, hep aşk eseridir.


Mesnevî

سر من از نالۀ من دور نيست
Sırr-ı men ez nâle-i men dûr nîst
ليك چشم و گوشرا آن نور نيست
Lîk çeşm ü gûşrâ ân nûr nîst
تن ز جان ز تن مستور نيست
Ten zi cân ü cân zi ten mestûr nîst
ليك كسرا ديد جان دستور نيست
Lîk kes râ dîd-i cân destûr nîst

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Benim sırrım, feryadımdan uzak değildir. Lakin her gözde onu görecek nur, her kulakta onu işitecek kudret yoktur.
Beden ruhtan, ruh bedenden gizli değildir. Lakin herkesin, ruhu görmesine ruhsat yoktur.


Mesnevî

من به هر جمعيتى نالان شدم
Men beher cem’iyyetî nâlân şüdem
جفت بد حالان و خوش حالان شدم
Cüft-i bedhâlân ü hoşhâlân şüdem
هر كسى از ظن خود شد يار من
Herkesî ez zann-i hod şüd yâr-i men
وز درون من نجست اسرار من
Vez derûn-i men necüst esrâr-i men

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Ben ki her meclisin ağlayanı, iyilerin de kötülerin de arkadaşıyım ; herkes kendi zannınca benim dostum oldu ama kimse içimdeki sırları aramadı.

Mesnevî

سينه خواهم شرحه شرحه از فراق
Sîne hâhem şerha şerha ez firâk
تا بگويم شرح درد اشتياق
Tâ bigûyem şerh-i derd-i iştiyâk
هر كسى كو دور ماند از اصل خويش
Herkesî kû dûr mand ez asl-ı hîş
باز جويد روزگار وصل خويش
Bâz cûyed rûzgâr-ı vasl-ı hîş

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî 

Hasret derdini şerh edebilmem için, ayrılık acılarıyla şerha (parça) şerha (parça) olmuş bir kalb isterim; aslından, vatanından uzaklaşmış olanlar, orada geçirmiş olduğu zamânı tekrar arar.

Mesnevî

بشنو از نی چون جکایت می کند
Bişnev ez ney çün hikâyet mî kuned
از جدائیها شــــــــــکایت می کند
Ez cudâyîhâ şikâyet mî kuned
کز نیستان تا مرا ببریده اند
Kez neyistân tâ merâ bubrîde end
از نفیرم مرد و زن نالیده اند
Ez nefîrem merd u zen nâlîde end

Mevlânâ Rûmî

Dinle neyden, zira o, bir şeyler anlatmada, ayrılıklardan şikayet etmede
Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıklarından beri iniltim, kadın ve erkek herkesi ağlattı.